Galeri
Ehliyet Nasıl Alınır
E-Sınav Hakkında
Ulaşım
Gerekli Belgeler
Dönem Açılış Tarihleri
Kurs Fiyatları
Ulaşım
Sürücü Kursu Tarihi

TÜRKİYEDEKİ SÜRÜCÜ KURSLARININ DÜNÜ BUGÜNÜ VE YARINI

Türkiye’de sürücü kurslarının açılması gerekliliği 80 li yıllarda telaffuz edilmeye başlamıştı. Kursların açılması 1987 yılında gerçekleşti. Sürücü kursları bu gün olduğu seviyeye çok uzun uğraşlar, çabalar ve düzenlemeler sonucunda geldi. Kursların açıldığı ilk yıllarda sürücü kursunun bulunmadığı il ve ilçelerde Trafik Tescil Müdürlükleri ehliyet vermeye devam ettiler. Tüm il ve ilçelere kursların açılmasının ardından Emniyet Müdürlüklerinin ehliyet vermesi dönemi sona ermiş oldu.

Emniyet Müdürlüklerinin ehliyet verdikleri dönemlerde, ehliyet almak isteyen vatandaşlar, ehliyet almak istediklerini bildirir müracaatlarını ilgili birimlere yaparlar, önce yazılı sınava tabi tutulurlar ardından da direksiyon sınavı için gün verilir ve sınava girerlerdi. Anacak sınava girecek olanların eğitimlerini nasıl nerede ne şartlarda almaları gerektiğiyle ilgili bir düzenleme yoktu. Yani kişi kendi imkan ve şartlarıyla yeterli olduğunu düşününceye kadar iptidai şartlarda eğitimini alır (anne, baba, arkadaş vs) ve sınava girer.

Araçlarda şimdi sürücü kurslarında olduğu gibi çifte debriyaj sistemi söz konusu olmadığı için trafiğe çıkıp eğitim almak ya da vermek ne denli mümkündü siz düşünün. Ayrıca sınav sistemi ve kriteri diye bir şeyden söz etmek mümkün değildi, yıllardır gayri resmi (ehliyetsiz) araç kullandığı halde defalarca sınava girmesine rağmen ehliyet alması mümkün olmazdı.

Ehliyetlerin sürücü kursları tarafından verileceği kararı alınıp kanuni düzenleme yapılarak bu günkü hale gelmiştir. Sürücü kurslarının ilk yıllarında Türk usulü bir düzenlemeyle, kervan yolda dizilir anlayışıyla yaklaşıldığı için bir çok eksik ve hatalarla hazırlanan yönetmeliklerle yürütülmeye çalışıldı. Kapsamlı bir araştırma yaparak Türkiye şartlarında bunun nasıl işletilebileceği ve engellerinin neler olduğu bunların nasıl ortadan kaldırılacağıyla ilgili düzenlemeler yapılmadan atılan adımlar, aradan geçen bunca yıla rağmen sorunların giderilememiş olmasına en büyük etkendir. Kısaca Amerika’yı yeniden keşfetme meraklısı olan bir zihniyetle yaklaşıldığı için bu gün gelinen nokta hala tatmin edici değil. Bu arada yöneticilerin bu merakı giderilemediğini hala müşahede etmek mümkün. Çıkarılan kanunlarda yapılan düzenlemelerde eksik ve aksak hususlarla dolu olması bunu göstermekte. Ne yazık ki kanunu çıkarırım bununla ilgili düzenlemeyi hatayı gördükçe yapar, yeri geldiğinde düzeltirim mantığın hakim olduğunu gördükçe üzülmemek mümkün değil.

İnsan hayatını doğrudan ilgilendiren bir unsur olarak gördüğümüz sürücü eğitiminin, batı ne şekilde olması gerektiği hususunda uzunca bir deneyim ve çabadan sonra ortaya çıkardığı metotları uygulamakta ve başarılı oldukları da işleyişi ve trafiğe ne şekilde yansıdığıyla görmekteyiz.

Sürücü kurslarının ilk yıllarında mevzuattaki yetersizlikler nedeniyle bir çok aksaklık yaşanmaktaydı, ancak; sürekli bir yenilik içinde olan Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tespit ettiği bu olumsuzlukları gecikmeli, aksayarak dahi olsa olumlu ilerlemelerini sürdürmekteydi. Geriye dönüp o yıllara bakıldığında aradan bu kadar uzun yıllar geçmesine rağmen hala bir arpa boyu yol alınamadığını görmekteyiz. O günlerde de eğitimin yetersizliğinden yakınılıyordu, o günlerde de denetimlerin yetersizliği ve uygunsuzluğundan bahsediliyordu bu güne baktığımızda aynı şeyleri hala konuşuyor isek, bu gidişatta bir tersliğin var olduğunu düşünürsek yanılmış olmayız sanırım.

İlkokul mezunları artık direksiyon usta öğreticisi olamaz denildi Liseye yükseltildi, buradaki amaç direksiyon eğitimin daha kaliteli olacağı hedefleniyordu, oysa eksik olan eğiticinin eksikliği değildi söz konusu olan. Bir durum tespiti yapalım; düşük ücret uygulayarak fazla öğrenci alırım böylece çok kar ederim anlayışıyla yaklaşan kurucu profilinin sektöre verdiği zararın yanında asıl önemli olan bilgisiz olduğu için bilinçsizce böyle düşüncenin hakim olduğu kursa kayıt yaptıran kursiyerin durumu. İşte tüm mesele burada, düşük ücret gördüğü için tercihini bu kurstan yana kullanan kursiyer, ehliyetimi aldıktan sonra direksiyonumu geliştiririm düşüncesiyle hareket etmekte, ancak ehliyetli olduğu için yeri geldiğinde cebimde ehliyette var diyerek otomobilin direksiyonuna geçmesiyle olan oluyor. Yetersiz eğitim alarak ehliyetine kavuştuğu için ilk trafik deneyiminde yaptığı kazada, bunun bedelini ya ağır yaralanmalı bir kazayla yada hayatıyla ödüyor.

Suçlu kim? Az masraf yaparak çok kar edeyim diyen kurs mu? Düşük ücretli olduğu için eğitim almadan ehliyet almaya teşebbüs eden sürücü adayı mı? Yoksa daha ehliyet almaya yeterli olmadığı halde bunun sınavını yaparak sen ehliyet almaya hak kazandın diyen İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, dolayısıyla Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü, yani Milli Eğitim Bakanlığı mı…

Aslında bunların hepsi sorumlu, ancak asıl sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı. Çünkü; bakanlık sınavını olması gerektiği gibi yaparsa, yani sınavını yapacağı adayı kursundan adayı alıp 15-20 km lik bulunduğu ilin ilçenin trafiği aksatmayacak sabit olmayan güzergah belirlenip sınav yapmış olursa, ne eğitim veren kurum eğitim vermeden adayını sınava alabilir, ne de tam yetişmediğini bilen aday sınava girmeye razı olur. 30 yılı aşkın süredir, Oya Sürücü Kursu Ankara’da faaliyet gösteren bir kurum olarak Ankara’nın merkezi kalbi sayılan Kızılay’da bulunmamız bize daha çok sorumluluk yüklediğinin farkında olarak hareket ettik, mevcut rekabet şartlarında Oya Sürücü Kursundan eğitim alıp ehliyet almaya hak kazanan adayların ehliyet alanlar arasında en iyileri olsun diye gayret ettik. Yıllarca sınav sisteminin doğru olmadığından bahsettik durduk bu güne kadar da bu düşüncemizin tam karşılık bulduğunu söylemek mümkün değil.

Özetle tüm sorunların çözümü sınav sisteminin olması gerektiği hale getirerek, yani aday ehliyet almaya hak kazandığında yanında birinin telkinine ihtiyaç duymadan aracını sevk edecek durumda olup olmadığı sorgulanarak kararımızı verebilmekten geçmektedir. Doğru sınav doğru sonuç demektir.

03.09.2013

İsmet KİRAZ